TÜRKİYE EKONOMİSİ VE GÜNCEL SORUNLAR
Ülkemiz ekonomisi 2003 ile 2012 yılları arasında ciddi bir ivme ile büyümüş ve buna paralel olarak refah seviyesi yükselmiştir. Bu 10 yıllık dönemden sonra ise Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı rakamlar doğrultusunda Türkiye 2013 yılında yüzde 4.2 ve 2014 yılında ise yüzde 2.9 büyüme kaydedebilmiştir. 2015 yılının ilk çeyreğinde ise büyüme tahmini yüzde 1.5’tir.
2003 ile 2012 arası 10 yıllık dönemde gerçekleştirilen yüzde 5.1’lik büyüme baz alınırsa büyüme rakamlarındaki düşüşün etkileri olumsuz bir durum arz etmektedir. İlk yarısını geride bırakmak üzere olduğumuz 2015 yılında ülkemiz ekonomik açıdan oldukça sancılı bir dönem geçiriyor. Dolar ve Euro’nun yükselmesi, cari açık, enflasyon rakamları, yaklaşan seçim öncesi siyasi karmaşalar bu durumda etken oluşturan ana unsurlar olarak öne çıkmaktadır. Ülke ekonomisindeki güncel sorunlar neler? Aslında bu oldukça kapsamlı bir konu. Şu an için ekonomideki istikrarsızlığın temel nedenlerini madde madde irdeleyecek olursak;
Cari Açık: Cari açığın en basit tanımı bir ülkenin borçlarının, alacaklarının toplamını aşması durumudur. Türkiye’nin cari açık oranları şu an için iyi bir seyir gösterdi. Cari açık, Şubat 2015 verilerine göre son 51 ayın en düşük seviyesine gerileyerek 42.8 milyar dolar olarak gerçekleşti. Aylık bazda Şubat ayı içerisinde 3.2 milyar dolar olarak açıklanan cari açık rakamları 2015 yılı sonunda Gayri Safi Milli Hasıla’nın yüzde 5.4’üne denk gelen 46 milyar dolar olarak gerçekleşmesi hedefleniyor. Ancak cari açığın 2014 yılındaki yüzde 2.9 ve 2015 yılı ilk çeyrek tahmini yüzde 1.5 olan büyüme rakamlarıyla aynı oranlarda gerilememesi piyasalarda bir sorun teşkil ediyor.
Döviz: Para piyasalarında 2015 yılının ilk 4 ayı oldukça hareketli geçti. Merkez Bankası’nın birçok kez müdahale etmek durumunda kalmasına rağmen para piyasalarının ateşi bir türlü sönmedi. Bu ilk 4 ay içerisinde Dolar tarihin en yüksek seviyesine çıkarak rekor kırarken Euro da yıllık bazda zirveyi gördü. 2014 yılının son günü 1 ABD Doları 2.32 Türk Lirası iken Mayıs ayında ortalama 2.67-2.70 TL seviyelerinde seyrini sürdürmektedir. Euro ise 2014 yılının son gününde 2,82 Türk Lirası iken Mayıs ayında 3 liranın üzerinde bulunmaktadır.
Peki, döviz kurlarındaki bu artışın olumlu ya da olumsuz etkileri nelerdir?
Döviz kurlarındaki artış döviz geliri elde edenler için olumlu bir durum teşkil etse de aslında genel olarak bakıldığı zaman birçok olumsuzluğu beraberinde getirmektedir. Döviz kurlarındaki artış fiyatlar genel düzeyini de artıracak ve özellikle ithal girdilerin daha yüksek meblağlar üzerinden ülkemize girmesine sebep olacaktır. Özellikle teknolojik ürünler sektörü gibi ithal girdilerin yüksek olduğu bir sektörde fiyat artışları da kaçınılmazdır. Bu durumların ortadan kalkması için uzun vadede ithalata dayalı büyüme terk edilmeli sanayi ve tarımda yerli girdileri kullanımı teşvik edilmelidir.
Enflasyon: Türkiye İstatistik Kurumu’nun son açıkladığı verilere göre enflasyon Nisan ayında Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) yüzde 1.63, Yurtiçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ ÜFE) ise yüzde 1.43 olarak açıklandı. Bu rakamlar sonrası yıllık TÜFE 7.91olarak gerçekleşti. Büyümenin hızla düştüğü bir ortamda yıllık enflasyon rakamlarının bu şekilde yüksek çıkması sıkıntıyı giderek büyütmektedir.
Üretim: Sanayi üretiminde geçmiş dönemlere göre artışlar söz konusudur. Son açıklanan Sanayi üretim endeksine göre de mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretimi geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 1.7’lik bir artış göstermiştir. Ancak Gıda enflasyonunun yüksekliği döviz kurlarındaki artış bu üretimdeki büyümenin etkisinin fark edilir olması açısından yeterli değildir.
İhracat-İthalat: İhracat ve ithalat oranlarına baktığımız zaman da geçmiş dönemlere oranla daha kötümser bir tabloyla karşılaşmaktayız. Yine TÜİK’in açıkladığı dış ticaret istatistiklerine göre Mart ayında ihracat yüzde 14.4 oranında azalarak 12 milyar 570 milyon dolar olarak gerçekleşirken, ithalatta da yüzde 6.1’lik bir azalma yaşandı ve 18 milyar 723 milyon dolar olmuştur. Baktığımız zaman hem ihracatın hem de ithalatın geçen yılın aynı dönemine göre azaldığını görüyoruz. Ancak ihracatımızdaki 8 puanlık ekstra düşüş piyasayı olumsuz yönde etkilemektedir.
Tüm bu durumların üstüne yaklaşan seçim öncesi siyasi ortam, para piyasalarındaki dengesizlik ve en önemlisi son 3 yıllık dönemde oldukça kötü gelen büyüme verileri ile yabancı sermayenin de Türkiye’den çıktığını görmekteyiz. Yabancı yatırımcılar yılbaşından bu yana 1 milyar dolarlık hisse senedi satışı gerçekleştirdi. Suriye ve Irak’ta yaşanan olaylar da yabancı yatırımcıların ülkeden çıkmasında önemli bir etken olarak kendini göstermektedir.
Önemli sektörlerin başında gelen inşaat sektöründe yaşanan daralma da ekonomimizdeki gerilemenin etkisi olarak gözükmektedir. Sektördeki kaynaklar bu durumda iki şeyin etkili olduğunu dile getirmekte: Birincisi Türk Lirası’nın değer kaybı ikincisi ise yaklaşan seçimler.
Genel itibariyle tablo şu an için çok aydınlık değil. Piyasadaki kırılganlığın ne kadar süre daha böyle devam edeceği, istikrarın sağlanıp sağlanamayacağı, ne gibi tedbirler alınacağı Haziran ayında yapılacak olan seçimlerden sonra belli olacaktır. Şimdilik var olan yapının daha kötüye gitmemesi için uğraşılmalıdır. Seçim sonrası ise gelecek ekonomi yönetiminin bu konularda neler yapacağını bekleyip göreceğiz.