Son yıllarda yatırımcı risk algısındaki ve küresel ekonomideki dengelerin değişmesi, doların özellikle gelişmekte olan para birimleri karşısında güçlenmesini beraberinde getirirken sonrasında ise, bu durumun ilk yarıda tersine dönmesi dikkati çekti.
Geçen yıl ABD ekonomisindeki iyileşme ve buna bağlı olarak faiz artırım beklentileri yatırımcının “güvenli liman” algısının değiştirirken, bu durum dolara olan talebin artmasına yol açmış oldu.
O zamandan bu yana küresel ekonomide talebin istenilen düzeye ulaşamaması ve ülkelerin ticaret hacimlerinin azalması, merkez bankaları politikalarındaki farklılaşmayı beraberinde getirirken, tüm bunlar ABD Merkez Bankasının (Fed) faiz artırımının önüne engel olarak çıkmış oldu.
Bu doğrultuda Fed’in bu yıl gerçekleştireceği faiz artırım sayısına ilişkin beklentiler de giderek düşerken, tüm bunlar gelişmekte olan ülke para birimlerinin dolar karşısındaki performansına pozitif yansıdı. Böylece yılın ilk altı ayında son yıllardaki doların hakimiyetinin sarsıldığı görüldü.
Söz konusu gelişmeler sonrasında geçen 2 yıllık sürede yüzde 9 yükselen dolar endeksi, bu yılın ilk yarısında yüzde 2,5 değer kaybetti. Yılın ilk ayında 99,829 rakamlarını göre endeks, mayısta 91,919’a kadar gerilerken, ilk yarıyı da 96,1 seviyelerinden tamamladı.
Bu süreçten en fazla nasiplenen de gelişmekte olan ülke para birimleri oldu. Bu yılın ocak-haziran döneminde Brezilya reali başta olmak üzere, Rus rublesi, Güney Afrika randı, Endonezya rupisi ve Türk lirası dolar karşısında yüzdesel oranda ise 1 ila yüzde 20 arasında prim yapmış oldu.